31 Ocak 2011 Pazartesi

DUDUTKİ - MİNSK

Dudutki , Minsk yakınlarında bir açık hava müzesi. Aynı zamanda Belarus'un ilk özel müzesi. Belarus'ta 19. yüzyıl köy hayatını gösteriyor. Mevsimsel etkiden dolayı kısıtlı bir kısmını gezebileceğiz!!
Turumuza ahşap evlerle başlıyoruz.

Mekan Belarus olunca votka üretimi şart!! Aşağıda da votka üretim aletleri görülüyor. Burada üretilen ev yapımı votkaya samagon deniyor. Oldukça sert bir içecek!!!



Dışarıda bu kadar gezdikten sonra içeride ısınma molası veriyoruz , tabi samagon eşliğinde!!!

Eski zamanlarda sarhoş olmamak için aşağıdaki malzemeler kullanılırmış. Köy ekmeğinin üstüne önce bal sürülüyor , üstüne 1 dilim turşu konuyor ve hemen ağza atılmıyor. Önce koklanıyor , sonra yeniyor. Burada amaç beyni uyarmak. Balın tatlı , turşunun ekşi tatlarını karıştırmak! Sonrasında bardağınızdaki votkayı 1 seferde bitirmeniz gerekiyor. Ben 2 votkadan sonra dışarının eksi bilmem kaç derece soğuğunu daha az hissetmenin keyfiyle yola daha bir güzel devam ettim :)


Seramik atölyesinde sanatçının yaptığı çalışmaları izliyoruz.

Şu anda düdük yapmakta. Hatta bu küçücük aletteki 2-3 delikten gayet anlamlı melodiler çıkarmayı başardı. Helal olsun!!

Dudutki'de aynı zamanda bir araba galerisi var. Galeri dediysek bu Rus usulü galeri. Eski arabalardan oluşuyor. Tarihi Volga , Moskvic , Volkswagen ve diğerleri.  



Ve 1930'larda üretilmiş bir traktör. Minsk'te halen dünyanın en büyük traktör fabrikalarından bir tanesinin olduğunu da ekleyelim.

Ve demir atölyesi.


Üşümeden donma sınırlarına yaklaştığımız noktada yine bir mola veriyoruz. Çay ve yerel peynir ikramı. Peynirler muhteşem değil ama sıcakcık bir çay gibisi yok.

19. yüzyıl köyevi. İçeride bir fırın var. Fırın bir evin en önemli bölümü ve ekmek yapımı da en önemli konu. Ekmek yapımında inanılmaz kuralar ve ritüeller var ama hepsini anlatsam çok uzun , sıkılanlar olacak. Merak edenlere anlatırım.

Köyün girişindeki kilise.


Ve bir başka köyevi.

İkramlar 19. yüzyılda en çok kullanılan yiyecekler. Ekmek , turşu , soğan , patates ve domuz eti.

Ve köylerin olmazsa olmazı değirmen ile Dudutki turumuzu bitiriyoruz.


Böylesine soğuk bir günde Dudutki turu bizi biraz zorladıysa da ilginç bir tur oldu. Gezilebilecek daha bir sürü alan olduğunu belirtmem gerekiyor. Minsk'te gündüz vakti sıkılanlar için iyi bir alternatif. Değerlendirin derim.

30 Ocak 2011 Pazar

MİNSK - BELARUS

Bir iş gezisi nedeniyle yolumuz Belarus'un başkenti Minsk'e düştü.
Belarus(Beyaz Rusya) , eski Sovyet ülkelerinden bir tanesi. 1991'de bağımsızlığını kazanmış. Komşuları Rusya , Ukrayna , Litvanya , Letonya ve Polonya. Coğrafi olarak Türkiye'nin tam kuzeyinde , aynı  meridyende yer alıyor. Bu nedenle saat farkı yok. Nüfusu büyük oranda Beyaz Rus'lardan oluşuyor. Diğer bir grup doğal olarak Ruslar. Rusça ve Belarusça konuşuluyor. Para birimi Belarus rublesi. Şu anda kur yaklaşık olarak şöyle :
1 TL=2.000 ruble
1 $=3.000 ruble
1 €=4.000 ruble
Belarus , coğrafi olarak ilginç bir ülke. Denize kıyısı yok ve tamamen düzlüklerden oluşuyor. En yüksek yeri denizden yaklaşık olarak 300 metre yükseklikte. Topraklarının %40'a yakını ormanlardan oluşuyor. Önemli miktarda da bataklık var.
Minsk'in kuruluşu ise 1067. Yüzyıllar boyunca pek çok defa yıkılmış ancak 2. Dünya savaşı bir başka iz bırakmış. 1941'de Naziler tarafından işgal edilmiş , Minsk'in %80'i yıkılmış , savaştan sonra yeniden inşa edilmiş. Ayrıca 2. Dünya savaşı sırasında Minsk'te bir Yahudi gettosu bulunuyormuş.
Günümüz Minsk'inin en kısa tarifi : "Avrupa'nın en güvenli başkenti". Suç oranı 0'a yakın. Yine de turistlerin karıştığı olaylar tehlikeli. Suç turistin üstüne kalabiliyor!!!
Geniş caddeleri , metrosu , kolay ulaşımı ile hayat kolay ve nispeten ucuz. Biz her yere taksi kullandık. 5-10 TL arasında istediğiniz yere gidiyorsnuz.
Minsk aynı zamanda bir üniversiteler şehri. Şehirde bir çok üniversite olması nedeniyle aralarında Türklerin de olduğu çok sayıda öğrenci var. Bunun da etkisiyle gece hayatı çok renkli. En büyük eğlence diskolar. Genelde hepsi sabaha kadar açık!!
Şehirde pek çok uluslararası ve yerel restoran bulunuyor. Yerel deneyimlerimi gelecek yazılarda okuyacaksınız ama çok şey beklemeyin!!!
Minsk geniş ve düz caddeleriyle , uzayıp giden devasa binalarıyla etkileyici bir şehir. Mevsim itibarıyla şanssızdık. Minsk'in en soğuk günlerinde oradaydık. Hava sıcaklığı -10°C civarındaydı.
Alışveriş durumu facia boyutunda!!!
Ve sizleri Minsk ile başbaşa bırakayım. 



Belarus Sirki meşhur. Biletleri en geç 3-4 gün öncesine kadar almak gerekirmiş. Bizim fırsatımız olması ama gelecek sefer muhakkak!!!

Bağımsızlık meydanı. Bağımsızlık anıtının önündeki ateş sürekli yanıyor.



Aşağıdaki resim Gözyaşı Adası'na ait. Sovyetler Birliği'nin Afganistan'ı işgali sırasında Belarus'tan 10.000 asker gönderilmiş ve bunlar 770'i orada ölmüşler. Gözyaşı adası ölen askerler için inşa edilmiş. İçerisinde tüm askerlerin ismi yazıyor ve mum yakarak isimlerinin yanına dikilebiliyor.

Gözyaşı Adası'na yakın bir hediyelik eşya mağazasına girdik. İçeride ahşap işleri , keten masa örtüleri , matruşkalar vb. yerel malzemeler satılıyor.

Kiliseler de Minsk'te önemli yer tutuyor. Resimde gördüğünüz Aziz Meryem Kilisesi ortaçağda din adamı yetiştirilen bir okul olarak kullanılmış. Sovyetler Birliği zamanında kapatılan kilisenin yerinde bir spor kulübü faaliyet göstermiş. Şu an ibadete açık.

Ve adına filmler yapılan meşhur Gorki Parkı... Havanın aşırı soğuk olması nedeniyle içinde yürüyüş yapamadım maalesef.

Bunların dışında merak edilen konuyu siz sormadan ben söyleyeyim. Gündüzleri soğuktan damarlarınızda akmaz olan kan , geceleri nasıl oluyor da içinizde kaynayan nehirler oluşturuyor? Merak edenler bana mail göndersinler , detaylar orada :)

Meraklısına Gezi Notları

Görmeden Dönmeyin
Kızıl Kilise
Kutsal Ruh Kilisesi
Dudutki Köyü
Nazi Kampı
Stalin Hattı

Yemeden Dönmeyin ?
Draniky
Machanka
Kalduny

26 Ocak 2011 Çarşamba

MOLA

5 gunluk mola veriyoruz dostlar. Rotamiz Minsk , Belarus. Haftaya gorusmek uzere. Kalin saglicakla.

25 Ocak 2011 Salı

PEÇENEK KEBAP - ANKARA

Blog'umuzun okuyucularından ve zaman zaman değerli yorumlarıyla katkı yapanlardan Ümit'in ısrarlı tavsiyeleri sonunda nihayet Peçenek'e gittim. Ve gördüm ki benden başka herkes önceden keşfetmiş burayı. Bir kalabalık ki sormayın gitsin.
Peçenek Kebap , Etlik Kasalar'daki eski otogarın içinde yer alıyor. Daha önce yanıbaşındaki Bolu Akın Lokantası'nı yazmıştım ama maalesef Peçenek'i görmemişim. Halbuki kalabalık aynı kalabalık , önündeki araba bolluğu aynı bolluk.
Bir öğle vakti Peçenek'e gittim ancak yer bulmak zor. İçerisi ve kapalıya çevrilmiş bahçe çok küçük sayılmasa da talebi karşılamaktan uzak. Nasıl derler , tıklım tıklım. Ben de 4 kişilik bir masada yer buldum ve oturuverdim , tabi masamı 2 beyefendi ile paylaştım. İyi de oldu , Peçenek'in buralarda ne kadar popüler olduğunu onlardan dinledim.
Peçenek'te esas ürün döner. Bunun yanında pide ve ızgara çeşitleri var. Ama müşteriler döner ve pideyi tercih ediyor.
Dönerin görüntüsü güzel ama yanıbaşında durup kokusunu da almanız lazım. Ustayla o yoğun anında ayaküstü sohbet etme şansım oldu. Eti Kızılcahamam'dan alıyorlarmış , süt danadan yapılıyormuş.

Az sonra 1,5 porsiyon dönerim masamda. Görüntüsü cezbedici , kokusu davetkar. Lezzeti süper. Son zamanlarda yediğim en iyi döner. Odun ateşinde yapılmamasına rağmen bu kadar lezzetli bir döner ancak çok kaliteli et sayesinde olur. İçinde yağ oranı az değil ama etine yağına bakmadan yeniyor. Zaman zaman bunun kuzu eti olabileceğini bile düşündüm. O kadar lezzetli.  Altındaki lavaşı da  harika , incecik. Dönerin yağını çektiği için iyice yumuşamış. Biraz döner etiyle dürüm yapılarak afiyetle yeniyor.


Açıkçası kıymalı pide yemedim , ustayla konuşurken önüme kondu , kesildi ve servis edildi. Bu fırsatı kaçıramazdım , fotoğrafını çekmekle yetindim. Prensip olarak yemediğim hiçbir şeyi yazmıyorum. Lakin kokusuna ve dönerin altındaki lavaşa bakarak pidenin de çok başarılı olduğunu söylemem yanlış olmayacak.

Peçenek'in döneri cennetten çıkma bir lezzet. Bunu çok önceden keşfetmiş bölge çalışanlarının ilgisinden belli oluyor zaten. Bu ilgiyi sonuna kadar hakediyor. Ustaların ellerine sağlık diyor ve başarılar diliyorum.
Fiyatlar şöyle : döner 10 TL , pideler 6-7 TL.
Sevgili Ümit bu güzel keşif için çok teşekkür eder , yeni tavsiyelerini beklerim :)

Peçenek Kebap
Etlik Eski Garajlar
No:89
Keçiören  Ankara
Telefon : 312 - 342 05 87

20 Ocak 2011 Perşembe

URFALI KEBAPÇI KEKO - ANKARA

Kazım Karabekir Caddesi'nden her geçişimde Keko'nun önünde sıra sıra dizili arabaları gördükçe buraya gelmem gerektiğini düşünürdüm ama yolum bir türlü uygun vakitte düşmezdi. Nihayet bir öğle vakti 2 kişi Keko'ya gelebildik. 
Arabamızı kapıdaki görevlilere verdiğimiz için park sıkıntısı yaşamadık. İçerisi çok büyük. Nedeni ise eskiden bahçe olan yerin üst ve yan taraflarının kapatılarak kapalı alana çevrilmiş olması. Biraz serin oluyor ama idare ediliyor. 
Masadaki yazı duvarı da süslüyor.

Menü kebap ve pide çeşitlerinden oluşuyor.

Siparişin ardından öncüler masaya geliyor. Domates ezme hafif acılı , kebapçılarda sık rastlanan bir lezzeti var. Standart dersem yanlış olmaz ama bunu kötü anlamda söylemedim. Güzel.

Salata hakkında fazla söze gerek yok , fotoğrafta da görünüyor. Çok kötü!!!!! Malzemelerin mevsimi olmayabilir , malzeme kötü olabilir , hepsi anlaşılır. Ama kötü malzemeyi bile bile müşteriye vermek en kötüsü. Şu sofrada salata olmasa da olur. Hatta deseler ki güzel malzeme bulamadık , salata veremiyeceğiz , daha da şık olurdu.

Bulgur fena değil. Üstündeki salçalı sos İskender'de de kullanıldığı için hazır. Şahsen ben bu sosu severim ,  afiyetle yedim ancak arkadaşım yemedi. Miktarı biraz fazla kaçmış.

Tarator zor bir meze değil , lezzeti güzeldi.

Her ne kadar rengi benzemese de aşağıda gördüğünüz humus. Ve kötü bir humus!!

Keko'ya ilk defa geldiğimiz için 2 kişilik karışık kebap istedik. Gelen tabak insanın gözünü doyuruyor. Çeşitler Adana , tavuk ve kuzu şiş , patlıcanlı kebap , döner ve lahmacun. Çeşit bol ve miktar çok. Gelelim lezzete : içlerinde en beğendiğim döner oldu. Oldukça lezzetli , yumuşak ve az yağlıydı. Gelecek sefer sadece döner yemeyi düşünüyorum. Lahmacunun hamuru incecik , içi lezzetli ama çok beklemiş , buz gibi!!! Lahmacuna yazık olmuş!! Tavuk ve kuzu şiş yumuşak ve lezzetliydi. Hafif bir terbiyesi vardı , beğendik. Adana kebap tahminlerimin çok altındaydı. Adana kebabın o karakteristik tadına sahip olmayan , baharat içinde bir etti yediğimiz. Keza patlıcanlı kebap akılda kalmayacak kadar silikti. Tüm bu etlerin altında komple bulgur kaplıydı.

Madem bu kadar yedik , tatlıyla tamamlayalım da eksik kalmasın fikrinden yola çıkarak künefe istedik. Şunu söyleyebilirim : künefe Ankara'da yediğim en iyi künefelerden biri olabilir Dİ , buz gibi gelmeseydi. İçindeki tuzsuz peynirin tadı enfes. Ama bir künefe nasıl böyle soğuk servis edilir , nasıl bu kadar özensiz ve dikkatsiz olunur anlayabilmiş değilim. Garsona sorduğumuzda künefenin soğuk servis edildiğine dair kısa ve desteksiz bir açıklama dinledik. Künefeye çok yazık oldu.

Açıkçası Keko'da bu kalabalığın hakkı olan lezzeti bulamadık. Lahmacun ve künefenin bu kadar güzel olduğu bir yerde soğuk servis edilmesi insanda şüphe uyandırıyor. Demek ki işletmede kontrol mekanizması işlemiyor. Gidecekler bu noktaları gözönünde bulundurarak sipariş aşamasında tembih etseler iyi olacak.
Keko 24 saat açık , kredi kartı ve tüm yemek fişleri geçerli.

Urfalı Kebapçı Keko
Kazım Karabekir Caddesi No:112/F
İskitler

Alınteri Bulvarı
11. Cadde No:41
Ostim  Ankara
Telefon : 312 - 385 53 50

ShareThis

Related Posts with Thumbnails